Aksaray’daki binlerce duayen gazeteci büyüğümün arasında yarım yamalak gazetecilik yapmaya çalışan birisi olarak yazdığım yazıların hep eleştiri olduğunu düşünmeye başlayınca Şehri Sülaha’da olan güzellikleri de yazayım dedim. Yazmasına yazayım ama ne yazık ki nereye baksam eleştirecek şeyler görüyorum ve burada da kendi kendimi eleştiriyorum bu hayata hep olumsuzlukları görmek adında negatif bakıyorsun diye.
Ama kesin kararlıyım bu Salihler şehri Aksaray’da güzellikleri de bulacağım ve başlayayım yazmaya;
-İlk olarak son yazdığım köşeden dolayı gerek iletişim başkanlığı hem de Aksaray Valiliği bir şeyler yapma kararında olduklarını gösterdiler.
-Şehrin tarihi yapılarından olan köklü bir ailenin ismini taşıyan tarihi konakta yok olmaktan kurtarılarak lokanta yapıldı. Yüzlerce davetlinin katıldığı programla hizmete giren konakta davetliler konağın kurtuluşunu mu? Yoksa lokantanın kalitesini mi alkışladılar bunu pek fazla anlayamadım ama olsun. Kimine göre 20, kimine göre de 50 milyona kurtulan bir konak oldu her ne kadar Aksaraylıları ilgilendirmese de.
-Aksaray’da yenilenmiş yani yollarda giden araçların geçişlerini yavaşlatmak ve araçların yol konforunu bozan tümseklere de gelişigüzel yaya çizgilerine de yenileri eklenmiş.
-Aksaray’ı ışıl, ışıl bir şehir yapmak için cadde ve sokaklarda başlatılan çalışmalar Ebulfez Elçibey ile Pir Ali Sultan Caddelerinden sonra Necip Fazıl Kısakürek Caddesinde de başlatılmış. 3 Caddeye de girecek olanlar şehri biliyorlarsa başka güzergahlar bulsunlar.
-Üniversitenin açılmasıyla birlikte hareketlenen cadde şehrin dört bir yanına toplanan tüm magandaları yine aynı bölgeye topladığı için şükürler olsun diğer mahallelerdeki hemşerilerimiz biraz daha rahatladı.
-Aksaray’da başlayan uygulamalarda vatandaşlar bir anda sakinledi ve artık kimse kimseye sövüp saldırmıyor.
-Trafik konusunda özümüze döndük. İl dışından gelen hemşerilerimiz gidince artık şehirde gördüğümüz her yere park edip, her ara sokaktan istediğimiz gibi ana yollara çıkıp birde haklı olduğumuzu iddia ederek bu yollarda kavgalara başladık. Yani özümüze döndük.
-Şehrimizin 4 bir yanında cadde ve sokakları güzelleştirdiğini düşündüğümüz sokak aralarındaki park etmiş TIR ve kamyon sayısını artırarak Aksaray’ın ne kadar varlıklı bir şehir olduğunu tüm merak edenlere gösterdik.
-Projektör özelliğine sahip olan oto farları konusunda hiçbir denetim veya kısıtlama olmaması nedeniyle şehirdeki araçların yüzde 50’sinin far değiştirmesine neden olarak bu alanda ekmek yiyen emekçilere destek olduk.
-Tarım ürünlerinin para etmediğini söyleyen birkaç kendini bilmeze sosyal medya sayfaları başta olmak üzere her yerden yalancı diye bağırarak çiftçilerimizi çok daha zengin olduklarına inandırdık.
-Konut için “krediler düşecek” dedikodusu ile aylardır ev satamayana ve yüz bin, yüz bin indirim yapan değerli müteahhitlerimizin karlarının nizami boyutlara inmesini önleyerek hemen zam yapmalarını sağladık.
-Kira fiyatları konusunda vicdanımızı ve Allah korkumuzu yenerek Aksaray’ın deniz kenarı illerden çok daha değerli olduğunu Türkiye’ye ilan etmek için kiracılara tahliye ve zam eziyetlerini de artırdık.
-Şehir içerisinde tek renk olan minibüslerimizi rengarenk bir reklam panosuna dönüştürerek Aksaray’ın bir şehir olduğunu kendimize ve başkalarına ikna etmeye çalıştık.
-Milli Eğitim Bakanımız sayesinde bu yıl kırtasiyeler kitapları millete zorla satamazken diğer zorla aldırılan kırtasiye malzemeleri konusunda en azından uğraş vermek zorunda kaldılar.
Kısacası Aksaray’da olan bu kadar güzelliği de yazmadan geçemedim. Yetkililer ve yetkililerin yaverleri bana hep kızıyor ve gönül koyuyorlar ama ne yapayım bu Salihler şehrinden bu kadar güzelliği anca çıkarttım…
Yorum Yazın