Şimdiye kadar basın camiasıyla ilgili birçok yazı paylaşmama rağmen ne yazık ki şehir sessizliğini koruyor.
Bu sessizlik aslında doğruların ortaya çıkmasını istemeyen kişilerin var ettikleri bazı kişilerin hayatlarını idame ettirmelerinin tek yolu gibi görünüyor.
Sıkıntıya düştüğünde basını suçlayan şehir idarecileri Aksaray basınının pislik yuvası haline gelmesinde başrolü oynadılar.
Basın içerisine herkesi gazeteci adı vererek, bu camiaya sokarak gazetecilik mesleğinin itibarını hep birlikte 3 kuruş ederken her zaman denetim ve cezalandırma boyutunda şehirdeki 7 gazeteye de fatura ödettirerek “Bizim suçumuz yok. Basını temizlemeye çalışıyoruz” savunması yaparak toplum içinde bıyıklarının altından yalnız kaldıklarında da kahkahaları sırça köşklerini dolduracak gibi kahkahalar attılar.
Her zaman dürüstlükten ve erdemden vazgeçen bu kişilerin ardında saklanan bu sahte kalemler konusunda denetim yapılmadığı gibi bu kişiler ardında saklandıkları şehrimizi idare edenlerin hatırlarına her zaman kodlandılar ve “Gazeteci” ismi de onlardan soruldu.
Bunlara devletin Aksaray’daki tüm yetkili kurumları göz yumarak sürecin bu noktaya gelmesinde başrolü oynadılar.
Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığı basın içerisindeki pisliği temizlemeye, basın suçlarını önlemeye çalışırken şehrin idarecilerinin İletişim Başkanlığının tersine “Aksaray’ın hepsi gazeteci”, “Sahtede olsa ne olmuş basın kartı taşıyorlarsa” diyerek bağlı oldukları, varlıklarını borçlu oldukları kurumun çalışmalarını da adeta sabote etmekteler.
***
Yeni atanan idareciler bilmez,
Yeni seçilenler bilmez,
Görev yeri değişen bilmez ama 1 ayda öğrenir.
Öğrenemiyor ise kurumlarının kapılarında oturan özel kalem müdürleri ne iş yapar.
Bu müdürler bu ilde kimin hangi kurumun elemanı olduğunu çok iyi bilirken 3 maymunu oynaması normal mi?
Olay yerlerinde polis ekipleri “Basın görevini yapıyor çeker” cümlesini kurarken gerçek ve sahte basın kartından haberdar bile değiller.
İldeki kurumlar ve çalışanlar belliyken, bu kurumlarda çalışanlar basın kartları daha gelmemişse bile sigortaları ile de belirlenmişken, ildeki sayısı 3-5 tane olan gerçek anlamdaki internet sitelerinin de iletişim yerleri ve adresleri belliyken şehrin tamamının gazeteci diye sıfatlandırılmasında artık ben şahsım olarak kasıt aramaktayım.
Aksaray’a her yeni gelen müdür, amir veya seçilmiş olan kişiler “Gazeteci” adıyla yüzlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor.
İlde görevleri gazetecilik mesleğinin onurunu korumak olan cemiyetler mesleği onursuzlaştırmak adına yoldan bulduklarını bile kalabalık görünmek uğruna makam, makam taşıyarak bu pisliğin artmasına idarecilerle birlikte en büyük katkıyı sağlıyorlar.
Gazeteci olmak isteyenle hiçbir derdimiz yok.
İsteyen şartlarını yerine getirip resmi başvurularını yapıp bizler gibi bir şeylerin bedelini ödeyip bu işi yapabilir.
Bu sorunu çözmek için bu şehirde ne yazık ki görüşmediğimiz idareci kalmadı. Bu kapı kullarını besleyip camiada tutmaya çalışanlar bile, basın camiasının gerçekten çok kirlendiğini ve itibarının olmadığını söylerken bıyıklarının altındaki gülümsemeyi görmek belki de hepsinden ağır geldi bana.
***
Bu iş Aksaray’dan çözülmeyecek, çünkü Aksaray’da sorunu çözmesi gerekenler ne yazık ki bu pisliğin en büyük ortağı durumundalar.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun başta olmak üzere Konya bölge müdürlüğüne yeni atanan sayın müdür ve tüm yetkilerden resmi olmayan basın kuruluşları (Kaldırım altı) ve il genelinde neredeyse her araçta bulunan sahte basın kartı ile binlerce kişinin cebindeki sahte basın kartları konusunda sizlerden başka umudumuz kalmadı.
Çünkü; Basında temizlik deyince resmi sıfat taşıyan kişilere bedel ödetmeye çalışan bir idareci kitlesi sayesinde sorumlu olduğunuz basını artık başkaları temsil ediyor bu ilde.
Yorum Yazın