Aksaray’da bilimi, sanat, edebiyat, kültür kısacası ülkemizi geleceğe taşıyacak olan gençlerimize eğitimler vererek birçok üniversite gibi uzay çağını yakalamaya çalışan bir üniversitemiz var.
Hatta bu üniversitenin iletişim fakültesi bile var. Bu fakültede geleceğin eğitimli gazetecileri, televizyoncuları yetişecek. BU yetişen gençler bulundukları illerin, bulundukları coğrafyanın hatta Türkiye’nin dünyada vitrin yüzü olacak ve olaylar hakkında bilgiler verecekler.
Üniversitemize geçtiğimiz yıl atanan Rektör Prof. Dr. Alpay Arıbaş’ın da geldiği günden beri ASÜ’yü bir değil birçok adım ileriye taşımak adına dur durak bilmeden çalıştığını biliyorum. Bu konuda emeklerini esirgemeyen eğitimcileri ve kadrolarını tebrik eder, yapacakları her çalışmada basın kuruluşlarımız ile sonuna kadar yanlarında olduğumuzu belirtmek isterim.
Ancak; Aynı üniversitenin içerisinde bazı kanserli hücreler de var. Yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla çalışmalarıyla bir yükseköğrenim kurumuna yakışmayan hatta görev sınırlarını aşan işlerle uğraşıyor ve yaptıkları işin ne anlama geldiğini bile bilmiyorlar.
Bundan yaklaşık 3-4 yıl öncesinde Aksaray Üniversitesindeki bir işimiz için güvenlik kapısından geçmeye çalışırken bir güvenlik aracı durdurarak yapması gereken işi yaparak sorularını sorup, cevabını aldıktan sonra kapıyı açarak devam etmemizi istedi.
Tam aracımız ile devam edecekken içeriden çıkan bir cengaver araç önüne atlayarak görevimizi sordu. Gazeteci olduğumuz cevabını alınca basın kartını sordu ama araçtaki basın kartının gerçekliğine inandıramadık. Araçtaki kartın gerçek olduğunu söylediğimizde o kartın Aksaray’da her araçta olan bir kart olduğunu ve başka şekilde gazeteci olduğumuzu ispat etmemiz gerektiğini söylediğimde ise o kartın benzerinin kendi aracında bile olduğunu belirterek kulübenin yan tarafına park ettiği aracından sahte basın kartını çıkartarak benim kartım ile kendi kartı arasında hiçbir fark olmadığını söyledi.
Bu tartışma sonunda kampüs ortasında tekrardan durdurularak okul bahçesine bir terörist girmiş gibi sorgulanma konusu güvenlik müdürüne iletilmiş ve o da gereğini yapacağını belirtmişti.
Aradan 3-4 sene geçti ama ASÜ güvenliğinde değişen çok bir şey olmamış gibi görünüyor. Geçtiğimiz cumartesi günü ASÜ kampüs alanı içerisindeki bir olaya giden muhabirlerimiz bir güvenliğin haddini aşan tavırlarını bu köşeye taşımama sebep oldu.
Buradaki ilginç konu güvenliğin haddini ve görev yetkilerini aşması değil, böyle bir eğitim kurumunun en başta güvenlik görevlilerini bile eğitememesidir.
Sayın ASÜ idarecileri ve güvenlik müdürü; yangın olayını çeken muhabirler işlerini yaparken ellerindeki telefonu alıp görüntüleri silmek sizin güvenlik görevlilerinizin haddi de, görevi de değildir. Burada adi bir ot yangını olayının haberleştirilmesi sizleri ve güvenliklerinizi neden rahatsız ediyor? Yoksa o kampüs içerisinde basının görmemesi gereken, yani basının Aksaray kamuoyuna ve ASÜ idarecilerine göstereceği başka sorunlarda mı var? Güvenlikçi arkadaşlara gelince sizler bir kişinin telefonunu, veya başka bir malzemesini alıp veya müdahale edip görüntüleri sildiremezsiniz. Sizin göreviniz sıkıntı gördüğünüz durumda Aksaray il emniyet müdürlüğünden yardım isteyip sıkıntı yaratan kişileri veya çekim yetkisi olmadığını düşündüğünüz gazetecileri bildirmek ile son bulur.
Aksaray üniversitesinin kıymetli eğitimcilerine seslenmek istiyorum. Lütfen eğitime geçmişte bu kadrolara nasıl geldiği belli olmayan ve bu eğitimleri nasıl, nerede aldıkları soru işareti olan personellerden başlayın. Ne yazık ki bu insanlar da bilim ve yükseköğretimin merkezi olan üniversitenizin vitrinindeki sizlerin temsilcileri.
Kısacası o kampüste birileri geleceğin aydınlarını yetiştirmeye çalışırken birileri de ortaçağ kafası ile o kapıdan geçimini sağlıyor.
Tam Aksaray’lık bir durum şehir bu durumdayken ASÜ gökyüzüne merdiven taşımayacaktı ya…
Yorum Yazın