© Aksaray 68 Haber 2021

Avukatlardan Tek Ses “Tahammülümüz Kalmadı”

Aksaray Barosu, son olarak Avukat Mehmet Erdal Çam'ın katledilmesinin ardından avukatlara yönelik şiddet ve cinayet olaylarına tepki göstermek amacıyla Adliye önünde açıklama yaptı. Muğla Bodrum'da katledilen Avukat Mehmet Erdal Çam'ın ardından 81 il barosu, Adliye önünde ortak basın açıklamasında bulundu. Aksaray Adliyesi önünde bir araya gelen Aksaray Barosu, avukatların katledilmesine tepki gösterdi.

Adliye önünde açıklama yapan Aksaray Baro Saymanı Cumali Altınsoy, Erdal Çam'ın müvekkili tarafından katledildiğini hatırlatarak, "Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında Av. Servet Bakırtaş, bakmakta olduğu bir dosyanın karşı yanı tarafından ofisinde katledilmişti. Bakırtaş’tan bir yıl önce İstanbul Barosuna kayıtlı meslektaşımız Av. Ersin Arslan, haciz işlemleri için bulunduğu görev yerinde göğsünden vurularak katledildi. Ersin Arslan’ın katlinden birkaç ay sonra Konya’da Av. Asilcan Tuzcu, boşanma davasını üstlendiği müvekkilinin eşi tarafından bıçaklandı. Zanlı, meslektaşımız Tuzcu’yu, peruk takıp evinin girişinde beklemişti. Av. Asilcan Tuzcu saldırı sonrası bir gözünü kaybetti. Asilcan Tuzcu’dan tam bir yıl önce, İstanbul Barosuna kayıtlı meslektaşlarımız Av. Savaş Baş ve Av. Necati Çakmak, Ankara’da haciz işlemleri esnasında bıçaklı saldırıya uğradılar. Yaralanan meslektaşımız Savaş Baş halen bu saldırının izlerini taşıyor. Baromuz avukatlarından Avukat İbrahim Ergin 3 mayıs 2019 yılında bürosunda katledilmiştir. Daha geçen hafta genç meslektaşımız Avukat Esad Akgün, müvekkilinin eski eşi tarafından fiziki saldırıya maruz kalmıştır. Aksaray barosu olarak biz bu acıları çok iyi biliyoruz. Daha dün Nevşehir Barosu önceki Başkanlarımızdan Av. Mustafa Necmi Öncül, müvekkilinin davalı olduğu iki kişi tarafından darp edildi" dedi.

Artan şiddet vakalarının artık her geçen gün sistematik hale geldiğini ifade eden Altınsoy, "Avukatlar; her geçen yıl daha fazla oranda öldürme, yaralama, tehdit, hakaret gibi saldırıların mağduru haline geliyor. Bazen sözlü bazen silahlı olan; bazen müvekkilden bazen karşı taraftan kaynaklanan ve bazen yaralama bazen ölümle sonuçlanan bu saldırıların değişmeyen ortak bir yönü var: Avukatların yalnızca mesleki faaliyetlerini yerine getirdikleri için bu saldırılarla karşı karşıya kalmaları ve münferitmiş gibi görülen bu saldırıların aynı zamanda avukatlık faaliyetine, savunmaya, dolayısıyla adil yargılanma hakkına ve adaletin tesisine dönük olması" ifadelerini kullandı.

Avukatlara yönelik şiddetin temelinde ne olduğunu söyleyen Altınsoy, "Avukata yönelik şiddetin temelinde, avukatın mesleki faaliyetleri ve bu kapsamda, görevlerini yaparken müvekkilleriyle özdeşleştirilmeleri yahut savunma hakkının etkin kullanılması için mücadele ederken bu görevin ifasını önleme niyeti yer almaktadır. Bizler, avukatlık mesleği kapsamında gerçekleştirilen faaliyetlerin, niteliği gereği çekişme ve uyuşmazlık içerdiğini biliyoruz. Bu nedenle Avukata yönelik şiddet, toplumun genelinde gözlenen şiddet eğiliminden veya diğer  meslek mensuplarına yönelik şiddetten önemli farklılıklar içermektedir. Bu kapsamda özel olarak avukatlara yönelik şiddete ilişkin gerekli adımlar atılarak, önlem alınması elzemdir" açıklamasında bulundu.

Avukatlara şiddet uygulayanların bu cüreti, mesleğin itibarsızlaştırılmasını sağlayan politikalarda bulduklarını ifade eden Altınsoy, "İnfaz kanunlarında yapılan değişiklikler, cezasızlık politikalarını daha da derinleştiriyor. Cesaret cezasızlıktan gelmektedir. Avukata uygulanan şiddet yeterli takibata uğramamakta, özel ceza hükümleri yetersiz kalmaktadır. Bu durum ise avukatın ofisinde dövülmesine, mahkeme çıkışında kurşunlanmasına, haciz mahallinde bıçaklanmasına yol açmaktadır. Ne için peki? Müvekkilinin alacağını istediği, hakkını aradığı için. Halbuki kurşunlayanın da, bıçaklayanın da bir sonraki adresi yine avukatlar olmaktadır. Avukata yönelik şiddetle ciddi bir politika benimsenerek mücadele edilmediği sürece, tekil vakalarda verilen ancak infaz düzenlemeleri nedeniyle göstermelik kalan cezalarla yol alınması mümkün değildir" dedi.

Avukatlara yönelik saldırıların, yurttaşın savunma hakkına yönelik de bir saldırı olduğunu belirten Altınsoy, açıklamasını şu cümlelerle sürdürdü:

"Türkiye Barolar Birliğinin; avukata yönelik şiddetle ilgili olarak 4 Nisan 2022’de Türkiye Büyük Millet Meclisine, 8 Temmuz 2022’de Adalet Bakanlığına yapmış olduğu başvurularda dile getirilen; konunun öncelikli gündem maddesi haline getirilmesi, Meclis Araştırma Komisyonu kurulması, zorunlu tedbirlerin derhal alınması ve mevzuat çalışması yapılması şeklindeki açık, somut, net talep ve önerilerinin bir an evvel karşılanması, avukatlar için olduğu kadar yurttaşların savunma hakları için de zorunludur. Avukata yönelik saldırı, yurttaşın savunma hakkına yönelik saldırıdır.

Bugün buradan bir kez daha haykırıyoruz: Mesleğimizi yaparken, görevimizi ifa ederken can veriyoruz. Avukat tehdit altındaysa, hak arama özgürlüğü de tehdit altındadır. Bizler dava dosyalarının tarafı değil, vekiliyiz. Vekalet etmek mesleğimizin gereğidir. Biz bu görevi üstlenmezsek; adalet işlemez. Bize saldıranların bile muhtaç oldukları savunma hakkı kullanılamaz. Bizler bu görevi, şu veya bu kişilerin menfaati için değil adil yargılanma hakkının hayata geçirilmesi için yerine getiriyoruz."

Avukatlar olarak taleplerinin yeni yasama döneminde, Anayasa’nın 98. ve TBMM İçtüzüğü’nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması olduğunu belirten Altınsoy, bu konuda TBMM araştırma komisyonu kurulmasını talep etti. Türkiye Barolar Birliğinin Adalet Bakanlığına sunduğu önerilerle birlikte gerekli düzenlemelerin yapılmasını isteyen Altınsoy, bu konuda somut çalışmaların bir an önce hayata geçmesi gerektiğini söyledi.

Altınsoy, "Tek bir kayba daha tahammülümüz yok. 180 bin avukat , Barolarımız ve Türkiye Barolar Birliği olarak; avukata yönelik şiddetin normalleşmesine izin vermeyecek, korkmadan, onurla ve asla vazgeçmeden bu ortak mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Meslek şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Ne mesleğimizi ve meslektaşlarımızı ne de yurttaşlarımızın hakkını sahipsiz bırakmayacağız" ifadelerini kullandı.

Türkiye Barolar Birliği Üyesi Erhan Toprak da yaptığı açıklamada, yaşanan bu cinayetin artık son olmasını temenni ettiklerini ancak son olmadığını ifade ederek, "Daha birkaç gün önce Aksaray adliyesi koridorlarında bir meslektaşımız saldırıya uğradı, Nevşehir adliyesinde bir önceki Baro Başkanı Avukat Necmi Öncü baronun sosyal tesisinde saldırıya uğradı ve bunun son olmadığını artık biliyoruz. Nevşehir adliyesinde de birkaç gün önceki açıklamamızda bunları açıkça söyledik. Bu avukata yönelik şiddet sıradan bir şiddet meselesi değildir. Avukata yönelik şiddet diğer meslek gruplarına yapılan şiddetle aynı şekilde değerlendirilebilecek bir şiddet değildir" dedi.

Adliyede yürütülen davaların hasımlı olaylar olduğunu ve bu husumetlerin avukata yöneltildiğini belirten Toprak, "Merhum meslektaşımız Avukat İbrahim Ergin 2019 yılında bürosunda yine haince katledildiğinde söylemiştik. Avukat tarafların borçların ve bu borçların ödememesinin sebebi değil demiştik. Avukat tarafların boşanamamalarının ya da boşanmalarının sebebi değildir demiştik. Avukat tarafların mal paylaşma hırsılarının ve bu malların paylaşılamamasının sebebi değildir demiştik. Avukat hırsızın, katilin, gaspçının iştirakçisi değildir demiştik. Avukat tüm bu örnek olarak saydığımız dosyalarda kanun kendisine verdiği görev ve yetkileri kanuni sınırları içerisinde yerine getiren adalet savunucularıdır. Herkesin bunu anlamasını istemiştik" ifadelerini kullandı.

Avukatların vatandaşın dert ortağı olduğunu, canı yandığında sığınacak liman olduğunu söyleyen Toprak, çekilen bunca çilenin sonucunun katledilmek olmadığını, alınmayan önlemler nedeniyle avukata şiddet ve cinayetlerin sürdüğünü ifade ederek, "Bunu asla kabul etmiyoruz. Biraz önce saymış olduğum davalarda tarafların avukatı taraf gibi görerek husumet beslediği bu dosyalarda avukatlar en fazla hakim, savcı ve kolluk kuvvetleri kadar dosyanın içerisindedir, daha fazla değil. Ama maalesef istatistiklere baktığımız zaman şunu görüyoruz; şiddete uğrayan da avukat, katledilen de avukat, hakarete uğrayan da avukat, hepsi avukat. Hakim ve savcının uğramış olduğu ya da kolluk güçlerinin bu davaların birinde uğramış olduğu şiddet sayabilir misiniz bilmiyorum ama ben size binlerce avukata şiddet dosyasını burada saatlerce anlatabilirim. Meslektaşlarımıza ve mesleğimize yapılan saldırılar ve bu saldırıların hesabının sorulması önce Türkiye Barolar Birliği, sonra baromuzun namus borcudur. Ama adliyenin de namus borcudur. Yargının üç sac ayağından birisi olan bağımsız savunma yargıdan ayrı değildir. Hakimden savcıdan ayrı değildir. Bu nedenle meslektaşlarımıza ya da mesleğimize yapılan en küçük saldırının hesabının sonuna kadar sorulmasını adli makamlardan özellikle istirham ediyoruz. Avukatları yargının diğer ayaklarından ayırmayın" diyerek çağrı yaptı. (Basın bülteni)

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER