Yukarıda yazdığımız şeyler ülkemizde geçmişte ve bugünlerde en çok duyduğumuz şeyler bunları daha;
Allah rahmet eylesin, milletimizin başı sağ olsun, sorumlular hesap verecek, gibi cümleler ile çoğaltabiliriz ama bunlara zaten 7’mizden 70’imize hepimiz duymaya alıştık zaten.
Ülkemiz ne yazık ki son yıllarda olan felaket boyutundaki ihmallerden kaynaklı ölümler aldı başını gidiyor.
Daha Kartalkaya felaketi tartışılırken Konya’da yine bir bina faciası. Durup dururken, hiçbir şey yokken bir bina yıkılıyor.
-Maden facialarında hayatlarını kaybeden işçilerin sayılarını artık millet olarak bilmiyoruz bile.
-Trafikte insan odaklı hatalara verilen can sayısında Dünya ülkeleri arasında ilk sıralarda bir ülkeyiz.
-İnşaatlarda, sanayilerde ve diğer iş yerlerinde meydana gelen iş kazalarına da en fazla canı kurban veren bir ülke durumundayız.
-Cinnet geçirenlerin katliamları,
-Kadın cinayetleri,
-Soba zehirlenmeleri,
-Yangınlar gibi olaylara Dünya’da ülkemiz kadar kurban veren kaç tane daha ülke var bunu bilmiyorum ama bizler sanki adı belli olmayan bir savaş içerisinde vereceğimizden daha fazla kurbanı ne yazık ki son dönemlerde vermeye başladık.
Her felaket ardından çubuklu adamlar (İlim insanları, Bilim insanları, Paşalar, Anketçiler, Gazeteciler, Psikologlar, vb.) felaketin nasıl geldiğini Türk milletine anlatırken bir yerleri de aklama çabası içerisine giriyorlar. (Kartalkaya faciasının ardından devam ettiği gibi)
“Hatalarımızdan ders çıkarttık” ve “Sorumlular hesabını verecek” en çok duyduğumuz cümle haline geldi.
Hep hatalarımızdan ders çıkartıyoruz ama bu canlar geri gelmediği gibi daha değişik zamanlarda ve konumlarda başka felaketlerle insanlar can vermeye de devam ediyor.
***
Ülkemiz bir deprem ülkesi olmasına rağmen tüm uzmanlarımız TV ekranlarının kapısında beklediği için sağlam bina yapamıyoruz.
6 Şubat depreminin üzerinden 2 haftaya kadar 2 sene geçmiş olacak. O acılar sadece orada kalanların aklında kalırken hatalardan ders çıkartılmadığını ve bu cümlenin yeni bir felaket için kullanılmayı beklediğini herkes biliyor diye düşünüyorum.
Örnek mi? ; Aksaray
İlimizde deprem olmaz saçmalığı ile daha önceden yaptırılan binaların akıbetleri ne yazık ki belirsiz. Özellikle 1980’lerden 2010 yılına kadar yapılan binaların durumları belli bile değil.
AFAD il müdürümüze göre Aksaray’da kesinlikle ve kesinlikle, hiçbir şartta ve koşulda deprem yaşanma riski yok ama Maraş örneği gibi yakın bir ilde yaşanacak deprem sonrası Aksaray’da da yıkım olmayacağına bir garanti verebilen var mı bilmiyorum.
Bilimsel olarak yapılan çalışmalar her ne kadar farklı veriler ortaya koysa da AFAD müdürümüze inanmak işimize geldiğinden “inanıverip geçiyoruz”
Ereğli kapı mahallesi, Fatih mahallesi, İstiklal mahallesi, Tacin mahallesi ile geçmişte sazlık olan mahallelerimizde 2010 yılı ve öncesinde yaptırılan binaların zeminlerinin ne durumda olduğunun, kooperatifler döneminde inşa edilen Fatih mahallesindeki binaların zeminlerle birlikte yapı sağlamlıklarının alınacak karot örnekleri ile kontrolleri için ve belediye arsaları dediğimiz alanlarda imar affı döneminde yığma binalara eklenen 1 ve 2 kat yüklerin denetim ve çalışmaları için neyin beklendiğini çok düşündüm ve sonucunda “Birilerinin başka birilerini suçlamak ve hatalardan ders çıkartmak için felaketin gelmesinin beklendiği sonucuna ulaştım”
İnşallah hiç felaket yaşamayız ama yaşarsak da vade, takdiri ilahi, sükûnet, gibi kelime ve benzeri cümlelerle kendinizi avuturken ekran başında eli çubukluların aldıkları paralara göre suçlu ilan edecekleri kişilere sövüp saymayı bekleyelim.
Kısaca boş verin tedbiri falan, takdiri bekleyelim hep beraber…
Yorum Yazın