Son yılların en popüler mesleklerinden birisi nedendir bilinmez basın camiası oldu.
Şehrimizde basın camiasına ilgi beklenenin çok üzerinde. Anaokuluna giden, ilk okula giden, ortaokula giden, liseye giden ve üniversite okuyanların yanında bakkalı, manavı, tuhafiyecisi, ayakkabıcısı da yeni düzende bizim işimizi bizden iyi yapacaklarını iddia ederken kamu kurum kuruluşlarında çalışanlar ile STK’lardan ekmek paralarını kazananlar da gazetecilik mesleğine göz kırpmayı geçip duayen olarak sahalara indiler.
Yapmaları gereken işler için sigortalarının yattığı yerlerden maaş alıp gününü gün eden bu kişiler başkanlarının talimatı ile kurumlarından maaş alıp basın camiasını dizayn etmek için paralel bir yolda ilerlemeye devam ediyorlar.
Anladığım kadarıyla Türkiye’de basın camiasında sigortası yatan ve bu işi yapanlar başka bir iş yapamazken her kim ve ne olursa olsun herkese basın camiasında çalışma hakkı verilmiş.
Bizler de gazeteciler olarak Aksaray’da basın camiasına yamanan kişiler gibi herhangi bir devlet kurumu ve STK’dan onların ayrıcalıklarını bekliyoruz. Bizlere de belediyeler, STK’lar resmi olarak maaş bağlasın ama bizler gazeteciliğimizi yapmaya devam edebilelim.
Eşitlik ilkesi artık bunu gerektirmiyor mu?
Neden başkaları, başka yerlerden ekmek parasını kazanarak camiada gazeteci olarak dolaşırken bizler kendimize ait tarlalarımızı bile ekme hakkına sahip olmuyoruz.
Bu konuda iletişim başkanlığı ve Basın ilan kurumundan da artık bizlerin eşitlik için başka yerlerden maaşlara bağlanmamız için yolumuzun açılmasını istiyoruz (Bizim camiaya girenler gibi…).
Yok buna izin vermeyiz diyorsanız artık bu gazetecilik mesleğine herkesin elini kolunu sallayarak girmesinin, özellikle de kamu kurum ve kuruluşlarında çalışarak buralardan haksız gelir elde edenlerin tercih yapmaları için gerekli adımları attırmanız gerekiyor.
Eğer ben bir gazeteci olarak ikinci bir iş yapamıyorsam STK’lardakiler ile kamu kurumlarında çalışan işçi ve memurların da kendi kurumları dışında ellerinde kamera, fotoğraf makineleri ile gezememeleri gerekiyor.
Ben adaletten önce bizlere uygulanan katı kuralların bizlerin camiasına girenler için de uygulanmasını istiyorum. Artık bu ildeki yoğurdu üfleyenlerin maaş aldıkları işleri yapmalarını ve devlet kurumları ile STK’lardan haksız kazanç elde etmemelerini istiyorum.
Ne Oldu Sahte Gazetecilerin Akıbeti?
Aylar önce gazeteciler ile ilgili yine bir yazı yazdım ve her önüne gelenin gazeteci olduğu iddiası ile görüntü ve bilgi aldığını belirtmiştim.
Hatta daha da ileri giderek iletişim başkanlığı tarafından belli şartlar ile verilen basın kartlarının sahtelerinin ortada gezdiğinden bahsetmiştim.
Bu işi yapanların basın kartları olmasa da Savcılıkta mevkude beyannameleri olduğunu da yazmıştım.
Bu yazıdan sonra ilk olarak Konya’daki bağlı bulunduğumuz İletişim Bölge Müdürlüğü daha sonra da Aksaray Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü gereğinin yapılacağı yönünde görüş bildirdiler.
Bu yazının üzerinden geçen zamana rağmen atılmış bir adım olmadı. Herkes elini kolunu sallaya, sallaya olay yerlerine giderek görüntü almaya devam ediyor. İldeki gazeteci olduğunu iddia edenlerin sayısı artık 10’lar ile değil 100’ler ile ifade edilmeye başlandı.
İlk başta da dediğim gibi Aksaray’ın yarısı yakında gazeteci olacak.
Hatta bunların içerisine; Hırsızını, Arsızını, Irz düşmanını, Canisini, Uyuşturucu Tacirlerini de koyacaklar ki gazeteciler bu şehirde inanılmayan, sahtekar, hırsız, arsız, düzenbaz, istismarcı, cani, zehir taciri olarak bilinsin ki işlerini doğru yapan ve doğruları yazanlara da kimseler inanmasın.
Şimdi o yazıdan sonra “Gereğini yapacağız” diyen sevgili müdür beye soruyorum “Ne oldu, ne iş yaptın aylardır?”
Yorum Yazın